Literatüre "anneanne gibi konusmak" diye yeni bir terim eklendi. Atlas'la durmadan konustu; sabah aksam, havadan sudan, gazete haberinden dizi senaryosundan, haftasonundan gecen yazdan, komsulardan sokaktaki kedilerden, mertle tunadan aliyle denize, survivor nagihandan damladan, izmirden ardahana, durmadan susmadan nefes almadan...
Anneanneyi evine yolculadık…Atlas’ın mübarek üç ayları geride kaldı ve anneanne için Ramazan’da Ankara’da olma vakti geldi. Kafasızlığımızın kurbanı olduk, aylar önce bugün gitmesine razı gelmeyecektik, pişmanız. Üstelik şimdiden özledik. Öyle bir üç ay yaşadık ki birlikte; annesinden destek almadan bebeğini büyütebilen arkadaşlarımıza hayran kaldık, anneanne yanımızda olmasa ne yapardık diye her “kendimiz bakmaya niyetlendiğimiz gün ve gece” kara kara düşündük. Her evci çıktığı haftasonunun sonunda, pardon doğrusu sonunu göremeden öğleden sonrasında “geliyorsun değil mi” diye telefonlara sarıldık. Aramaya utanmaya başlayınca “sıra sende”lere başladık ama o hiç “sıra sizde” demedi, ikiletmedi, uçtu ve gelip bizi de Atlas’ı da kurtardı. Öyle uçtu ki, hiçbir pazar o metrobüsten inipte Zorlu’da kendine bir şeyler bakma planı gerçek olamadı. Üc vesayitle evine gidip gelmek O’na hic dokunmadi. Geceleri uyuyabilmesi icin once Atlas’in sonra benim uyumami ön kosul saydi, uyku gozune ancak herkes uyudugunda girebildi. Tabii bu durumun bazi istisnalari da oldu. Bir gece, gece 1’den sabaha hic uyumadan gecirdigi ama yine bizi uyuttugu bir onceki gecenin ardindan, Atlas’in banyo havlusunu getiricem diye odasina gittikten sonra kendisinden bir daha sabah 7’ye kadar haber alinamadi. Bir sabah, yine uyumadan gecirdigi bir onceki gecenin ardindan, ikiz torunlari da dunyaya geldiginde, hastanede dogum katinda olmak yerine acilde yatar halde bulundu. Cunku o gece yine bizi yedirmis ama kendi yemeden yatipta uykusuz da kalinca, babaanne de olmanin yuku daha agir gelip O’nu bayiltmisti. Bir gun “yoruldum” demedi diyemem. Beli koptu, ameliyatli dizleri agrimadi desem, cok agridi. Ama evlat sevgisine torun sevdasi eklenince hepsini unuttu. Oyle sevgiyle bakti ki Atlas’a…Atlas ilk aguuu, aauuu seslerini O’na cikardi, ilk kahkahayi O’na atti…Kimsenin sesine donup bakmazken, anneannenin sesini duyunca gozleri fildir fildir O’nu aramaya basladi, gorur gormez o cizgi halini alan gozleriyle anneanneye kocaman bir gulucuk atti. Literatüre “anneanne gibi konusmak” diye yeni bir terim eklendi. Atlas’la durmadan konustu; sabah aksam, havadan sudan, gazete haberinden dizi senaryosundan, haftasonundan gecen yazdan, komsulardan sokaktaki kedilerden, mertle tunadan aliyle denize, survivor nagihandan damladan, izmirden ardahana, durmadan susmadan nefes almadan…Atlas neredeyse bir ayliktan beri konusuyorsa bizimle, bizim degil O’nun sayesinde…Ben arada nefes alabildiysem, dinlenebilip sütümü yorgunluga teslim etmediysem, banyomu yapip (banyo kritik cidden daha once de bahsetmistim) kahvaltimi her sabah onumde bulabildiysem, sercan haftaicleri deliksiz uyuyabildiyse, evin duzeni hic bozulmadiysa, soframizdan cesit cesit yemek aylardir eksik olmadiysa, yetmezmis gibi menu “sercanin sevdikleri/pinarin yiyebildikleri” gibi ayrimlarla hazirlandiysa, sut yapan ekstralar bir gun dahi atlanmadiysa, daraldigimda aglayacak bir omuz her daim “dur aglama cocuguna yazik” diyen gozlerle bana baktiysa, dunyanin en obezi oldugum gunlerde dahi ne de guzel oldugum bana hatirlatildiysa (anne yuregi dedikleri buydu degil mi), Atlas’in insani buhrana surukleyen araba seyahatleri/puset alistirmalari bir nebze huzura erdiyse, agzina yeniden uc damlada olsa biberonla sut degdiyse hepsi O’nun sayesinde…Mübarek üç aylar dediğime bakmayın, aslında yılbasından beri yanımızdaydı, yoksa Atlas doğsun diye günde 10 km yolu O olmadan 40 haftalık hamile haliyle tek başıma yürümek her babayiğit Pino’nun harcı değildi…Kaldı ki o zaman 10 km yol yürüyen anneanne, doğumdan sonra Atlas uyusun diye slinge sarıp mahallede yürüyüşe çıktığım zamanlarda beni ancak bir saat yalnız bırakmamaya dayanabildi. Demek ki; o 10 km’yi ne özveriyle yürüyordu diye düşünmeden edemiyor insan. Öyle bir özveri ki; anne özlemi çeken arkadaşlarıma da annelik etmeye hazır, yeğenlerine annelik etmede firesiz, görenlerin keşke benim annem de seninki gibi olsa sözünü işitmeme sebep, kız annesidir elbette yapacak diye düşünülürse haksızlık edilecek bir özveri. Ankara’da aylarca yalnız bırakılmış bir eş, yolu unutulmuş bir ev, İstanbul’da haftasonları evci çıkılan, ilgilenememekten ev demeye bin şahit isteyen bir başka ev, sorumluluğunu taşıdığı, çocuk bekleyen iki evladın yuvası derken dört ayrı kapıya yetişen annem ve enerjisi, sevgisi, özverisi. Ben, benim ihtiyaçlarım, benim rahatım, işte zaman zaman benim karın tokluğum dahi demek bilmeyen bir kadın. Şimdi anneannenin arkasından ne yana baksak bir izini görür olduk. Çünkü o anneanne Atlas doğmadan odasına renk renk yastıklar mı dikmedi, Atlas’a hırkalar, battaniyeler, minik olacagını sandıgımız koca ayaklarına hızla buyuyunce ancak birkac kez giydirebildiğimiz patikler mi örmedi, nevresimler, yatak takımları mı hazır etmedi…Korkarım bizim kadar Atlas’cığım da anneannesini çok arayacak, yokluğunu bizim kadar hissedecek o minik dünyasında. Sesini ve katıla katıla gülmemizi sağlayan o yaratıcı diyaloglarını arayacak kulaklarımız. Bir müddet “duydun mu Atlas’a ne dedi” diyemeyeceğiz birbirimize. Ne denir ki? Zoru birlikte atlattık, iyi ki yanımızdaydın anneannesi. Bize anne-baba olmayı, Atlas’ın dilinden anlamayı, O’nu sevmeyi de öğrettin…Atlas’ın her anına şahitlik etmenin mutluluğunu benimle paylaştın. Atlas’a bakar mısın, bakmaz mısın kaygılarıyla ne kadar boşuna kırmışım meğer seni. Ben daha bir bebeğe annelik etmenin altından kalkamazken, senin aynı ayda üç toruna birden sahip olmanın altından kolayca kalkabilmeni beklemişim haksızca. Şimdi sabahın kör vaktinden akşamın kör vaktine kadar tutacağın o oruçlar ve koca ramazan ferahlik icinde gecsin, su gibi aksin onunden. Dilerim ki Atlas seni her daim vefa ile sayıp, sevsin. Simdilerde aguuularla idare ettiginiz uzun keyifli sohbetleriniz daim olsun. Bakarsin konusa konusa cerkesceyi de sokturursun ileride de, seni de anlayan biri olur ailede:) Tesekkur ederiz anne, anneannesi…Hakkin odenmez ama yapmayı en sevdiğim şelilde, yazarak ifade edebildiysem eger anlamissindir ki, mutesekkiriz! Sen basimizdan hic eksik olma, e mi? Ben Atlas’ın ilk gözünü açtığı anda seni görünce nasıl gözlerinin parladığını ve ansızın sana nasıl gülümsediğini düşünerek bir müddet ağlayacağım. Sen şimdi bu yazıyı okudun diye ağlama, seni çok sevdiğimizi bil ve güle güle sağlıcakla git e mi?