Pinobenidegotur

#pinobenidegotur CHICAGO YOLCUSU

· Bir havayolu şirketi ile catering işine girmedim, sadece Atlas Bey ile Kanada’ya yerleştikten sonraki ilk seyahatimize çıkıyoruz ·

April 14, 2017 Comments Off on #pinobenidegotur CHICAGO YOLCUSU

Yarın sabah erkenden kalkıp ıspanak kavuracağım. Domates soslu köfteler ve makarna hazırlayacağım. Ispanaklı peynirli bir omletin yanına muz ve ceviz ekleyeceğim. Haşladığım kinoaları bir kaba koyup, sulukları dolduracağım. Hepsini sırt çantama yükleyip, bavulları alıp, havalimanına doğru yola koyulacağım. Görünenin aksine bir havayolu şirketi ile catering işine girmedim, sadece Atlas Bey ile Kanada’ya yerleştikten sonraki ilk seyahatimize çıkıyoruz:) #pinobenidegotur Chicago yolcusu!

Yarın sabah erkenden kalkıp ıspanak kavuracağım. Domates soslu köfteler ve makarna hazırlayacağım. Ispanaklı peynirli bir omletin yanına muz ve ceviz ekleyeceğim. Haşladığım kinoaları bir kaba koyup, sulukları dolduracağım. Hepsini sırt çantama yükleyip, bavulları alıp, havalimanına doğru yola koyulacağım. Görünenin aksine bir havayolu şirketi ile catering işine girmedim, sadece Atlas Bey ile Kanada’ya yerleştikten sonraki ilk seyahatimize çıkıyoruz:) #pinobenidegotur Chicago yolcusu!

Birlikte ilk yolculuğumuzu 40 küsür günlükken Ankara’ya yapmıştık. Üç aylıkken çıkmayı planladığımız Paris seyahatinin biletlerini çocuğumuzun o dönemki ‘seyahat karşıtı mizacına’ kurban verip yaktıktan sonra, yurtiçine ve nihayet altı aylık olması ile birlikte de yurtdışına seyahat etmeye başladık. Seyahat, belki de daha doğrusu ‘gitme hali’, anne olmadan önce benim yazları iki haftada bir, kışları iki-üç ayda bir gerçekleştirdiğim tutkum olduğundan ve annelikle birlikte evden Migros’a seviyesine düştüğünden, yeniden ama anne olarak seyahat edebilir bir Pino’ya dönüşmek ‘erken dönem’ annelik önceliklerimden biriydi. Tabii o dönem bebekliğin böyle dönemsel tribal bir hayat olduğunu henüz çözememiştim. Kısa vadelide olsa annelikte kıdem almanın en güzel tarafı, ‘bu da geçer’ yaklaşımını nihayet kazanabilmek ve bebeğine de kendine de huzur vererek o dönemki trip her ne ise onun geçmesini sakin sakin beklemeyi öğrenmek oldu. Neticede de Atlas seyahat dostu bir bebeğe dönüştü ve O altı aylıkken çıkılan ve 9 gün süren ilk Barcelona seyahatini, 8 aylıkken haftasonu için gidilen romantik? bir Budapeşte seyahati ve malumunuz 12 aylıkken çıkılan bir Montreal seyahati izledi. Şimdi ise sıra Chicago’ya geldi…

Barcelona uçusu öncesi ‘hasta pronto’

İlk seyahatlerin kalabalığını ve yarınki seyahatin rahatlığını düşünüyorum da…Atlas’ın büyümesi ile valizlerimiz nihayet oldukça hafifledi. Barcelona’da evi otele taşıdığımızı hatırlıyorum. Biberonlar, cam rendeler, organik bulaşık deterjanları, önlükler, yedek kıyafet çantaları, organik çamaşır detarjanı ile yıkanmış banyo havluları, nevresimler, yastık kılıfları, bir dönem kundaklar, müslin bezleri, olası bir ihtiyaç anı için süt sağma makinesi, diş kaşıyıcısı, vitaminleri…Ne günlerdi! Şimdiyse bir yaşını geçen, doktorundan her şeyi yiyebilir bilgisi edinilen Atlas Bey ve üç gün organikle yıkanmış nevresimde uyumazsa incilerinin dökülmeyeceğine ayan annesi ile daha insani boyutta valizler ve az stres ile seyahat edebilir haldeyiz. Yarınki ‘aktarmalı uçuşlu ilk gün’ catering hazırlığımızı saymazsak, iki kabin boyu bagaj ve sırt çantalarımız ile; yanımızda sadece 3-4 kitap ve alt değiştirme çantası, oldukça hafif bir seyahat gerçekleştireceğiz. Tabii seyahati hafifleten bir diğer unsur da 12 kiloluk pusetin yerini bir bastona, hatta 2009 model bir bastona devretmesi. Zaten devretmese, her seyahat sonrası bir tarafı kırıla kırıla elimizde kalacağı, hurdaya çıkacağı garantiydi. Tabii bu kadar hafifledik, bavul içeriğini sadeleştirdik derken yine de belirtmeliyim ki, genel geçer kural değişmedi ve Atlas yine grubun en fazla eşyalı üyesi olup, bacak kadar haliyle tek başına kabin boyu bir bagaja ancak sığabildi. Neyse sayesinde biz de az eşya ile nasıl seyahat edilir konusunda kendimizi bir kademe daha geliştirdik ve beş güne tek ayakkabı ile çıktığım ilk seyahat de bu sayede kayıtlara geçti. Yine tabii, otele sipariş ettiğim yenilerini bu hesaba katmıyoruz çünkü onlar beş gün sonraki dönüşün meselesi:)

‘Çocuklu seyahat ne iyi, bizi hiç kısıtlamıyor, her istediğimizi yapabiliyoruz, sadece bir artıyla, pusette uyuyan sevgili bebeğimiz’ minvalinde sevgi kelebeği ifadeleri de eklemek isterdim yazıma ama üzgünüm, bu işler tabii ki bu kadar da toz pembe değil. Bebekle seyahat ederken elbette belli kısıtlara göre hareket ediyorsunuz ya da en azından biz henüz o kısıtları tamamen yok sayarak bir seyahate çıkmayı gözümüze kestiremedik. Neden Chicago’ya gidiyorsunuz deseniz; saat farkı az, uçuş mesafesi kısa, mutfağında bebeğe göre her şeyi bulmak çok mümkün ve Atlas’a beş hafta sonra yeniden bir jetlag yaşatmayacağı için derim. Yoksa Japonya’ya ya da Cuba’ya gitmeyi şu an uzaya gitmekten çok istediğimi bilmenizi de isterim. Chicago’da bir jazz bara gidecek misiniz, akşam baş başa bir yemek yiyebilecek misiniz, oraya kadar gittiniz Skydeck Willis’ten manzarayı seyredebilecek misiniz deseniz? Bilmem, bakalım yapabilecek miyiz? Bakalım, diyelim ki yapamadık, Chicago kaçmıyor ya deyip, ileriki yaşları bekleyeceğiz:)

Anne baba olmadan önce eş dost sohbetlerinde seyahat konusu açılınca ve ortamda bebekli bir çift de varsa nedense konunun dönüp dolaşıp ‘bebek anlamıyor ki –  bebekle seyahate çıkmak gereksiz’ noktasına geldiğini çok bilirim…Ancak, ben hiçbir zaman böyle düşünenlerden olamayacağım. Kaldı ki bence her bebek her şeyi her daim anlıyor (bkz. Bringing Up Bebe kitabı). Bu elbette hatırlaması ya da seyahatten bir yetişkinin algıladığına benzer şeyleri algılaması anlamına gelmiyor ama O’nun minik dünyasına zenginlik katan ve günlerini renklendiren bir tarafı olduğu da kesin. Yeni bir yer, yeni ve görmeye alışık olduğundan farklı sokaklar, binalar, insanlar, yemekler görmek, sesler işitmek bir bebeğin ileride hatırlaması gerekmeyen ama bulunduğu yaşta deneyimleyerek, algı dünyasını zenginleştirmesine faydalı olan şeyler bence. Bunların hiçbiri geçerli değil diyelim, anne – baba olmadan önce yaptığımız seyahatlere sayıp, her daim ne yapacaksak maaile yapmaktan yanayım.

Atlas’ın baby showerında aldığım en anlamlı hediyelerden biri: Born to travel temalı Atlas tulumu:)

Chicago hakkında göz gezdirebildiğim genel geçer birkaç yazı ve vaktiyle okuyup gördüklerim dışında, artık bir aile geleneğine dönüşmüş halde (ve evet benim plan=pınar denklemime de süper aykırı olacak şekilde) plan programsız ve ’uçakta bakarız’ mottosuyla çıkıyoruz yine yola. Olurda Atlas’la ilk bisiklete birlikte binme deneyimimizi yaşayacak olursak Chicago’da, müjdelerim takipte olanlarınıza!

Son olarak…

Biz Chicago’dayken, HAYIR’lı bir hafta sonu olsun inşallah!

Hoşçakalın…

Pino

Pınarthepino

Expat wife, ex media strategist, recently a full time mom, chief travel-dreams officer, aspiring cyclist, rookie blogger, habitual writer, new Montrealer...

RELATED POSTS