Pinobenidegotur

MONTREAL’DE HASTALANMIYORUZ: KESİN BİLGİ! YAYALIM ARKADAŞLAR…

· Kanada genelini bilemem ama Montreal'de hasta olmayın. ·

July 12, 2017 1 Comments

New York uçağından indiğimizden beri sağ el serçe parmağımı kaybetmiştik. His vardı, hareket ediyordu ama sürekli uyuşuktu. Arada yüzük parmağım da ona eşlik ediyor ve birlikte uyuşuk uyuşuk takılıp beni kaygılandırıyorlardı. Hal böyle olunca geçen gün son yazıyı yayınladıktan sonra bir doktora görünme ihtiyacı hissettim. Yeni yazının hikayesi de böyle başladı. Özetlersek; Montreal, doktor, yok!

Sercan’a kısacık bir yazı yazacağıma söz verdim çünkü eve aylar sonra televizyon geldi ve bu akşam House of Cards izleyip Underwood’dan nefret etmeye devam edeceğiz. Dizinin başında adama beslediğim nefretin dozu daha yüksekti ama sanırım zamanla alıştım. Son bölümde ‘sıra Yates’e mi geldi, haddi canım’ dedikten sonra, Yates’ten haberlerin gazeteci sevgilisine nasıl uçacağını, oradan çıkabilecek skandalı falan düşüne düşüne iki aya yakın zaman bekledim. Muradıma ermem ile aramızda Kanada’da sağlık sisteminin berbatlığı üzerine yazacağım beş satırlık bir yazı kaldı.

Bugünkü yazıyı kısaca özetlersem; Montreal, doktor, yok.

Blogda yazmaya başladığımdan beri bu ikinci kez oluyor. Ne yazsam, iki güne kalmıyor orada bir sıkıntı çıkıyor. En son ‘Hepiniz her telefonda Atlas nasıldan başka şey sormuyorsunuz, ben de insanım, arada bana da sen nasılsın deyin, bakın babama, bana bir tek o nasılsın diyor, her gün dakikalarca konuşuyoruz, bu ayrılık bize yaradı, kankaya bağladık’ dedikten bir gün sonra babamın telefonu ölmüş ve bir daha bana nasılsın diyebileceği bir görüşmeyi ancak yüz yüze gelince yapabilmiştik. Oğlunu kıskanan anne sendromuma Allah’ın sopasıyla yanıt verilmişti. Şimdi ise son yazımda sağlıkla ilgili belirsizlikleri giderip, hem Atlas hem bizim için birer klinik bulduğumuzu yazdıktan hemen sonra ve ilk ihtiyaç anında, Montreal’in -buraya gelirken beni en kaygılandıran- sağlıkla ilgili çirkin yüzüyle yüzleşmiş bulunuyorum.

Geçen yazıda bahsetmiştim. Dördüncü ayın sonunda henüz bir aile hekimine atanmadık ve bir hekimin listesine girebilmemiz de bir iki yıl sürebilecek gibi görünüyor. Ancak, sağlık olsun, gerekirse özel sağlık sigortalarımız ile özel kliniklere gider muayene olur, testlerimizi, tahlillerimizi yaptırırız derken…Ne görelim? Hangi özel klinik? Ne tahlili, hangi röntgen?

New York uçağından indiğimizden beri sağ el serçe parmağımı kaybetmiştik. His vardı, hareket ediyordu ama sürekli uyuşuktu. Arada yüzük parmağım da ona eşlik ediyor ve birlikte uyuşuk uyuşuk takılıp beni kaygılandırıyorlardı. Hal böyle olunca geçen gün son yazıyı yayınladıktan sonra bir doktora görünme ihtiyacı hissettim. Kliniği aradığım günün ertesi gününe özel bir aile hekiminden randevu alabildim ve tam saatinde hiç beklemeden hekimin odasına girebildim. Gencecik, gayet güler yüzlü, yardımsever, yani genel Montreal’li profiline birebir uyan bir aile hekimine denk geldim. Konuştuk, ettik derken konu benim artrit meselesine de geldi. Hadi dedik, hem parmaktaki uyuşukluğu çözmek için bir tetkik yaptıralım hem de Türkiye’den beni takip eden romatolog’a ek Montreal’den de bir romatolog bulalım. Hatta bu alana özel klinikler varmış, beni o kliniklerden birine yönlendirip, etraflıca bir taramadan geçirelim. Böyle sevgi kelebeği diyaloglar, aklımda uçuşan sağlık sisteminin de günahını almışım sözleri, ‘dur bunu blogda yazayım da kimse benim gibi kaygılanmasın’ diye aklımda bloga aktaracağım süper pozitif bir sağlık sistemi geri bildirimi. Derken…8 Temmuz’da karşısında oturduğum güler yüzlü, genç hekimin ağzından dökülen ‘Röntgeni 30 Ağustos’ta çekebiliriz’ sözleri ile önce Ağustos’u Temmuz zannetmem ve nihayetinde uyuşuk parmaklar için tam iki -rakamla 2- ay sonraya röntgen tarihi verildiğine ayıp, çökmem. Sağ el sinirlerinde bir sıkışma mı var diye bakacağımız basit bir testten bahsediyoruz, ancak iki ay sonraya gün alabiliyoruz. Neden ki? Bitti mi? Bitmedi. Kızın romatolog kıyağı var bana, neyse fazla hönkürmeyeyim derken, en erken Ağustos 2018’e bir romatologu görebileceğim bilgisi…Tanıyanlarınız için kıza (aile hekimi değil, o atık bir kız) dakikada içinde mantık arayışı olan kaç soru cümlesi sıralayabildiğimi tahmin etmek zor olmasa gerek. Tamam da! Kızım? Parmakları gömeriz o iki aya, romatolojinin kralını görürüm ki ben bir yıla. Delirtmeyin, salon Pino’su çizgimi bozdurmayın bana çemkirmeleri ve kapanış.

Hiçbir şeyi değiştiremedim. Buraya gelirken sağlık sisteminin yavaş işleyişi aklıma geldikçe kendimi çaresiz hisseder ve kararırdım. Güneşli, aydınlık bir Montreal gününde Türkiye’deyken burayla ilgili duyduklarımın gerçekliği karşısında yine karardım.

Atlas için bulduğumuz kliniğin sadece sabahları 08:00 – 08:30 arası acil ya da randevusuz hasta kabul ettiği bilgisini de aldım. Oğlum, yavrum, olası bir gün 08:30 itibariyle ertesi sabah 08:00’e kadar ateşlenmesin, kusmasın, böcek-arı tarafından sokulmasın, ishal olmasın ne bileyim işte hep iyi olsun diye bizim ailenin kandil, kadir gecesi, hıdırellez duacı ekibini yeniden hatim indirmeye oturttum.

Peki yıldım mı? Hahahah! Kanada maceramız bu cümleyle mi geçecek yahu? Hayır, yine yılmadım. Doktorumu da taştan çıkardım. Galiba Fener’lileri biraz daha sevmem için evren de bana oyun oynadı ve karşımıza tanımaktan çok mutlu olduğumuz bizim gibi Fenerli – Galatasaraylı bir çift çıkardı. Öğrendik ki Montreal’e araba ile 45 dakika mesafede, Ontario’da bulunan bir özel hastaneden İstanbul koşullarında sağlık hizmeti alabiliyormuşuz. 45 dakika dediğin, akşam iş çıkışı trafiğinde Levent’ten Fulya Acıbadem’e gitme süresi, koymaz İstanbul’un yerlisine deyip sevindik. Şimdi benim parmaklarla, gerekli kan testlerinin listesini alıp Ontario yollarına düşeceğiz. Sercan’ın buraya bir hastanenin inşaatı için gelmesinin konuyla tezat oluşturduğunu da bir kenara iliştirip, altyapıya kaynak yaratırken doktoruna üç kuruş (tamam biraz milyon milyar dolarcık) ödenek çıkaramadığı için hasta vatandaşını başka eyalette tedaviye gönderen Montreal’i yine de sevmeye devam edeceğiz.

Sağlıkla kalın…

Kanada genelini bilemem ama Montreal’de hasta olmayın.

Montreal, doktor, yok!

Pino

 

 

 

Pınarthepino

Expat wife, ex media strategist, recently a full time mom, chief travel-dreams officer, aspiring cyclist, rookie blogger, habitual writer, new Montrealer...

1 Comment

  1. Tülin

    July 12, 2017

    Evrene gitmeye gerek yok, yanı başımızda o kadar çok farklı dünyalar var ki. Seninle keşfettiğimiz “MONTREAL” gibi, ama çözümlerinde yakında olması güzel tabii. Sağlıcakla kalın…

Comments are closed.

RELATED POSTS