Pinobenidegotur

ADIM OLSA EYLÜL, ADIM OLSA LEYLA…

· Yitirilenlerin ardından malesef baĞzılarımız için ortalık yine yangın yeri. ·

July 3, 2018 Comments Off on ADIM OLSA EYLÜL, ADIM OLSA LEYLA…

Bugün adım olsa Eylül, adım olsa Leyla…

Hala çocuk olabilmeyi isterdim.

Hayatta olabilmeyi dilerdim…

Gökyüzü mavi, çimler yemyeşil, dünya benim yerim’di, artık değil.

Benim adım Eylül, benim adım Leyla…değil.

‘Çok şanslıyım’ ki benim adım Pino.

5 yaşındayım, sene 1987.

Ayrancı pazarında babam diye yanlışlıkla başka bir kırmızı kareli göleklinin elinden tutmuşum.

Eylül ile Leyla’dan daha şanslıymışım ki babam da durumu farkedip beni aramaya koyulmuş, kırmızılı da beni alıp bir yere götürmemiş.

Sonraları bir akşam Bostancı sahilinde bütün aile birarada eğlenirken, ortadan kaybolmuşum.

Annem ayılıp, bayılmış.

Ailenin bütün erkekleri beni aramaya yola düşmüş.

Sahildeki soyunma kabinlerine bakmışlar.

Düşünsenize orada cansız bedenim, ‘hain emellere kurban gitmiş’ olsa, şimdi size bunları diyemeyeceğim.

Anneme inme inecek, babamın dili düğümlenecek.

Hayat bu mu, yaşamak mı dersin?

 

Ne güzel değil mi ismim.

Bebeklik fotoğraflarıma bakıyoruz…

Ellerim, yüzüm, gözlerim.

Çocukluğum, biricikliğim.

Sevmeye doyamayacağınız bir insan evladıyım.

Olası bir ‘talihsiz kaza’ sonrası basında çıkacak fotoğraflarımdan ibaret sanmayın beni; o fotoğrafa yansımayan annemin yemeyip yedirdikleri, babamın giymeyip giydirdikleri, gözlerinden sakındıkları, üzerime titredikleri.

 

İsmim güzel, annem babam da demişken, aman diyeyim siz siz olun ne benimle ne de ailemle öyle empatiye falan girmeyin.

Adım olsa Eylül, adım olsa Leyla…

Acının içinden çıkamazsınız, hesap veremezsiniz.

Kimilerinizin yıllardır ‘unutursak kalbimiz kurusun’ demekten dilinizde tüy bitti, ama işte nafile. Kalbinizi kurutmayın artık ama bu yitip gitmişliklere de bir el verin.

Bu yazıyı yazanınız olarak ‘büyümüş ben’ de dahil, çoğunuz, belki o meşhur fanusunuzdaki hepiniz şu sosyal medya aktivistliğinizden öte bir adım atın,

Mümkünse de içinde siyasi bir arka plan olmaksızın bir eyleme geçin de huzur içinde öleceksek ölelim.

Pardon!

Yeter, artık ölmeyelim!

Düşünsenize Pino’nun çocukluğunun üzerinden geçmiş en az 30 sene…

Bugün adım olsa Eylül, adım olsa Leyla…

Ben bu edepsiz zihniyetin kaç yüzüncü, kaç bininci gözden çıkardığı bebektim. Durun onu da saymayın. Zaten eldeki ‘verilerle’ iyi ihtimal çarpıtılmış bir yalana daha asparagas denir de geçiştiriverirsiniz. İstemem…

Madem ben bugün Eylül oldum, Leyla oldum da yitip gittim, bari niceleri gibi bu yitip gidişimi görmezden gelmeyin.

Biraz insan olmanın gereğini yerine getirin, biraz nerede hata yaptığınızı sorgulayın.

Bir tek annemle babamın yüreğine yer etmesin bu acı, siz de gerçekten bir hissetmeyi deneyin.

Sabır dilemeyin, sabrı gerektirmeyin.

Bugün adım olsa Eylül, adım olsa Leyla…

Hala çocuk olabilmeyi isterdim.

Hayatta olabilmeyi dilerdim…

Gökyüzü mavi, çimenler yemyeşil, dünya benim yerim’di, artık değil.

Kalbimdeki temiz ruh kadar temiz sanıp tuttuğum ellerden kötülük görmek istemezdim misal.

Gördüklerimi görmez olsaydım, sakın siz de aklınıza getirmeyi deneyip de delirmeyin.

Zaten yarı deli, yarı akıllı; artık siz büyükler yarı yarıya bence aklınızı, vicdanınızı, haysiyetinizi, merhametinizi, insanlığınızı, ahlakınızı yitirdiniz.

Hesabını nasıl vereceksiniz.

Beni düşünmeyin.

Bir Pino olarak sorayım; kalan sağlar sizin midir, size değmeyen o yılan kalan sağları bin yıl yaşatacak mı bir bunları düşünüverin.

 

Bir zahmet kimse “her yerde var” arkasina da siginmasin. Varsa da, bizde de olmak zorunda mi? Olmama, azalma ihtimali neden soz konusu bile olamiyor? Acaba buyuklerimiz mesrulastırdıkça bir şeyler daha da yoldan cıkıyor olabilir mi? Biri de adam gibi ciksin desin ki biz cocuklarimizi koruyamıyoruz, onlara sahip çıkmaktan aciz bir milletiz, bu ölümlerin ve istismarların önüne geçmek için şunu şunu yapacağız. Hani, nerede? Nerede diyorum, ne-re-de? Sesim kulaklarınızda inlesin.

 

Doğuran annem, binbir emekle büyüten annem, uykusuz annem, şimdi yüreğine taş oturan annem…

Günah değil mi? Günah demişken.

Biz bu günahın okullardaki çok zorunlu din derslerinde anlatılan tanımı dışına daha ne kadar çıkacağız, tanımı daha nereye kadar esneteceğiz? Bunu da sırf inançlı bir toplum olduğumuzu düşündüğüm için merakımdan soruyorum, yoksa günah münah pek umrunuzda değil. Artık eminim.

 

Acaba dış mührakların işimi yine dersiniz? Belki de onlardır bu sapık fikirleri akılları safi çiçek açan milletimiz erkeklerinin beyinlerine ekenler. Suçlayalım, kurtuluverelim mi yine? Ne dersiniz? Bence çok temiz iş.

 

Bakın Pino olarak bana şöyle geliyor konu; taaa ben 5 yaşımdayken annemin yüreğine işleyen korkudan tutup da 30 sene sonra oğlumu dünyaya getirdiğimde onu daha iyi anlamamı sağlayan anneliğimin ardından…Bekarete bu kadar kafayi takip, insanligimizin odagina yerlestirene kadar; biraz “iyilik” nedir, “guzel ahlak” nedir, tum bunlar bir sevişmeye mi bakar diye düşünseydik, hanelerimize bol bol sevap yazmanın derdindeyken şu ‘iyi olabilmeyi’ cinselliğin yasak parantezi dışında görebilseydik belki o zaman cinselligin bu kadar tü, kaka oldugu bir toplumda cinsel istismardan da, çocuk cinayetlerinden de, bunlara ‘genişlikle’ göz yumulmasından da bahsetmezdik.

 

Aradan geçen 30 yılda her ne yaptıysanız, bastırılmışlığınız, baskılarınız…

Olan canımıza oldu, bir arpa boyu yol gidemediniz.

 

Üzgünüm ama nafile!

Giden gitti.

Yitirilenlerin ardından malesef baĞzılarımız için ortalık yine yangın yeri.

Ufuk’tan iyi bir haber var mı?

Bana onu deyin…

 

 

Pınarthepino

Expat wife, ex media strategist, recently a full time mom, chief travel-dreams officer, aspiring cyclist, rookie blogger, habitual writer, new Montrealer...

RELATED POSTS