Pinobenidegotur

İYİ Kİ DOĞDUN BABAM! ÖZLEMLERİMLE…SENİ ÇOK SEVEN KIZIN, PINAR

· Ömrüm bir insanın hobisi olmakla geçti! Babam! Canım! İyi ki... ·

July 13, 2017 Comments Off on İYİ Kİ DOĞDUN BABAM! ÖZLEMLERİMLE…SENİ ÇOK SEVEN KIZIN, PINAR

Ömrüm bir insanın hobisi olmakla geçti. İyi ki!

Hayatta yazı yazmamdan en mutlu olan kişi, yazılarımı okuyamayacak kadar çok özlerken beni ve içerlerken gidişimi; ben de bir cümle daha yazamayacak kadar çok özledim daha on gün önce buradan yolculadığım birtaneciğimi.

Burnumun direğinde koca bir sızı, gözümde akmaya hazır yaşlar...Bu sene doğum gününde bir şey yazamayacağım belli ki:)

Bir gün hakkını vererek anlatabilene kadar, eski yazılarla bu blogda kayda geçsin istedim aramızdaki baba- kız sevgisi.

13 Temmuz 2013

1983, Tirebolu Sokak, Yukarı Ayrancı / Ankara

Kendim bildim bileli bana en çok söylenen söz ‘baban seni çok seviyor’…

En çok anlatılan hikayeler hep ‘baban sana çok düşkün’ ile ya başlıyor ya bitiyor…

Uzun süredir beni görmeyen bir eş dostla her karşılaştığımda sohbet arasında mutlaka ‘baban geçen gün yine senden bahsediyordu’ deniyor…

Ağabeyimin ve benim arkadaşlarım arasında babam ‘bir efsane’…Akrabalara sorsanız ‘Hasan Kako dünyada birtanedir birtane!’…

Beni özledigi zamanlarda sokakta yürürken gördüğü küçük kız çocuklarına ‘Pınar’ diye seslendiği rivayet ediliyor…Tam aksine adımı bile kıskandığından yıllardır sokakta bana ‘Kaan’ diye sesleniyor ve bende tereddütsüz üzerime alınıp, sesin geldiği yöne dönüp, baktigim yerde O’nu görüyorum…

Zaman mekan farketmiyor, üniversiteden, liseden, mahalleden, eski gittigim kuaförden, eski işyerinden, eski apartmandan, eski oto tamircisinden biriyle karşılaşacak olursam mutlaka ‘baban nasıl’ deniyor…

Bir ortamda sohbet dönüyor dolaşıyor onunla ilgili komik bir anıya geliyor…

Dışarıdan aksi, sert, ters gibi görünüyor, ama aslını anlatmaya kelimeler yetmiyor…

İstanbul’a aşık adam, evinde dört duvarda İstanbul tablosuyla yaşayan adam, ben İstanbul’a geldim geleli İstanbul’a da pek yüz vermiyor…

Bu yaşıma geldim, arada hala akşamları beni arayıp, ‘az önce televizyonda bir kız gördük, annene bu kızın mı elbisesi daha güzel pınarınki mi dedim, annen bu kızınki dedi, benim için pinarınki en guzel’ gibi şeyler söyleyebiliyor…

Hayır, bunu yaparken hic üşenmiyor…

Her babanın evladı için yapmayacağı hiçbir şey yoktur ya, benim için bugüne kadar yapmadığı bir şey kaldı mı, buna ihtimal bile verilmiyor…

Annem melek diyorsam, Turgut hayatta en hakiki mürşitse işte, babam da…

’Nefsini ezdirme, o sana Allah’tan emanettir, benim de canımdır, tek öğüdüm bu’ diyen canım!

Babam…

Bugün dogdu…

Turgut dedemin oğlu oldu…

12 yaşında babasini kaybetti…

30 yasindaki annesi Ayten’cik ve bes kiz kardesine baba oldu…

Maden’de buyudu, Elazig’da yatili okudu, Istanbul’da fakulte bitirdi, Ankara’da calisti…

Melek annemle evlendi…

Turgut dogdu…

Ben dogdum…

Babam oldu…

Ömrümce sırtımı dayadığım dağım oldu…

Iyi ki doğdu…

Özlemlerimle,

Seni cok seven kizin,

Pinar

13 Temmuz 2014

1980, Ankara

Bugün 65 yaşına girdi…65, çocukken gözümüzde ne büyüktü, oysa şimdi orta yaşlı bir amcanın yaşı gibi…Bunun daha 85’i var, hatta 90’ı olmalı…Eğer uzun ömürleri anlatmayacaksa neye yarar ki bu büyük büyük sayılar, değil mi?

Saçlarına bakıyorumda, hafif kırlaşan yerleri iyice beyazladı sanki…Sahi boyu benden uzun değil miydi, ne ara omzu benimkinin hizasına geldi? Derler ki, en çok benim İstanbul’a ilk geldiğim sene üzerine ansızın bir yaşlılık giyindi…Yüzü küçüldü, omuzları düştü, kilo verdi…Çok hain bir nazlanma yöntemi sanki:) Öyle ya da böyle, sebebi bendim ya da yer çekimiydi, 65 yaşına beyaz saçları ve ellerinde babaannemden görmeye alışık olduğum kahverengi lekeleri ile girdi…

Onun 65 olmasının bende hissettirdiklerine, benim ve ağabeyimin büyümemizin ona yaşattıklarına baktıkça, derdimizin aynı olduğunu görebiliyorum sanki…

Özlüyoruz…

Pazarları ağabeyimle birlikte uyuduğu yatağa hoplaya zıplaya gidip onu hiç umursamadan uyandırıp bize masal anlattırabildiğimiz, hayali bir kahramanın gerçek olduğuna ve Elazığ/Maden’de yaşadığına inandığımız, o an kollarında uyumaktan başka hiçbir isteğimizin olmadığı günleri özlüyoruz…Bir arada olunabilen, her gün birbirine günaydın denebilen, kolayca ve sıklıkla anılar biriktirilebilen, anı biriktirebilecek yakınlıkta kalabildiğimiz ve birbirimize gönlumuzce zaman ayirabildiğimiz, onun genç, bizim de çocuk olduğumuz günleri özlüyoruz…

 

13 Temmuz 2015

Siyah beyaz fotograflar

İçinde babam.

İspanyol paça pantolonlar,

Gür saçlar, pala bıyıklar.

Yakışıklı, uzun bir adam.

Hep ama hep uzaklara bakan pozlar.

Ya kareli gömleklerle, ya boğazlı kazaklarla,

En gençliği şantiyelerde, sonraları balayında, biz varsak tatillerde fotoğraflar.

Şiir defteri.

Gri, kumaş kaplı ve kilitli.

İçinde İstanbul’a övgü şiirleri,

İçinde Maden’li bir gencin ilk dizeleri.

El yazısı,

Nakışla işlenmiş gibi.

Sivri, köşeli, kendine has yazı stili.

Karakalem çizimi,

Hep aynı kadın, annesinin gençlik halleri.

Arada saçlarını yandan toplamış bir Pınar silüeti.

Hasan Kako, öyle bir masal kahramanı ki sanırsınız sahi.

Köprüden geçen trenlerin patlatıldığı kovboy filmleri,

Ata binmiş kaçırıyorlar kızılderilileri,

Pazar sabahlarının siyah beyaz vazgeçilmezleri.

Parkta yaşça benden büyük, boyca küçük çocuklarla salıncak sohbetleri,

Mutfak kapısında boy ölçtüğümüz kalem izleri.

Lacivert bir Murat 124,

İçinde maaile biz, aslan şoför babam,

Arada benden çıkan “kas pasa babacım” sesleri,

Side sokakları, İstanbul yolları, Akçay pansiyonları.

Biblolar,

Her iş seyahatinden yadigar kalan.

Bir de üzerinde Pınar yazan, kapağında saçlarını yandan toplamış bir kız çocuğu olan ilk hatıra defteri.

Çocukluk anılarım!

Canım yandığında anne diye ağlamayı bilsem de aslında ne hatırlıyorsam hepsi…

Babam!

Canım!

Kaç yaşına gelirsen gel benim için her zaman o siyah beyaz fotoğraflardaki kadar yakışıklı, çocukluğumdaki kadar genç, her yaşımda olduğu gibi yine en güvenilir liman, sırtımı yasladığım dağsın!

Yaşlanıyorsun ama sen uyma etrafta olanlara,

Devam et az yemelerine, her yere yürüyerek gitmelerine.

Sağlıkla yaş almalarına e mi?

İyi ki! İyi ki!

Çok seviyorum seni!

Özlemlerimle,

Kızın Pınar

Kod adı #kaan

13 Temmuz 2017

Ocak 2017, Aşağı Ayrancı / ANKARA

Ömrüm bir insanın hobisi olmakla geçti. İyi ki!

Hayatta yazı yazmamdan en mutlu olan kişi, yazılarımı okuyamayacak kadar çok özlerken beni ve içerlerken gidişimi; ben de bir cümle daha yazamayacak kadar çok özledim daha on gün önce buradan yolculadığım birtaneciğimi.

Burnumun direğinde koca bir sızı, gözümde akmaya hazır yaşlar…Bu sene gününde bir şey yazamayacağım belli ki:)

Bir gün hakkını vererek anlatabilene kadar, eski yazılarla bu blogda kayda geçsin aramızdaki baba- kız sevgisi.

 

22 Haziran 2012 (30. Yaş günüm)

Bir baba için KIZI,

Renklerin en güzelidir.

Lezzetlerin en lezizidir.

Hayatın hep en güzel anlarıdır.

Sevincin bizzat kendisidir,

Sevinmektir.

Coşkudur,coşmaktır.

Hep gülümsemektir,

Tebessümdür.

        

Bir baba için KIZI,

Sevinci,sevinmeyi zaptedememektir,

Haykırmaktır.

Hizmet etmekten,

Emek vermekten doymamaktır.

Hep vermektir.

Gurur duymaktır.

Saklamaktır,korumaktır.

 

Bir baba için KIZI

Soğuktan üşümemektir.

Yağmurdan ıslanmamaktır.

Sıcaktan kavrulmamaktır.

Hep bahardır,ilkbahardır.

Güldür,Leylaktır,Erguvandır.

Güzelliktir,mutluluktur…

PINARdır.

             İyi ki doğdun                

             Özlemlerimle

             BABAN

Hoşçakalın…

Yanınızda, yakınınızda olan babalara sıkı sıkı sarılın.

Pino

Pınarthepino

Expat wife, ex media strategist, recently a full time mom, chief travel-dreams officer, aspiring cyclist, rookie blogger, habitual writer, new Montrealer...

RELATED POSTS